UCM, Netanyahu ve Galant için tutuklama kararını 4 aydır bekletiyor

REKLAM

LAHEY (AA) - SELMAN AKSÜNGER - Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Ön İnceleme Dairesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında 20 Mayıs’ta gelen “tutuklama” talebini 4 aydır karara bağlamadı.

UCM, Başsavcı Kerim Han’ın Netanyahu, Galant ve üç Hamas lideri hakkında 20 Mayıs’ta yaptığı yakalama talebi hakkında 4 aydır karar vermemesi sebebiyle eleştiriliyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki yakalama kararını, Başsavcının talebinin üzerinden 24 gün geçtikten sonra veren Mahkemenin, Filistin davasında yavaş hareket ettiği belirtiliyor.

- Ukrayna soruşturmasında ilk tutuklama kararı 24 günde çıktı

UCM Başsavcılığı, 22 Şubat 2023 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya'nın Çocuk Hakları Komiseri Maria Alekseyevna Lvova-Belova hakkında savaş suçu gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarılmasını talep ederken, Mahkeme 18 Mart 2023 tarihinde Putin ve Lvova-Belova hakkında tutuklama kararı verdi.

Putin hakkındaki tutuklama kararının, Savcılığın talebinden 24 gün sonra gelmesine karşın Netanyahu ve Galant hakkındaki tutuklama talebinin 123 gündür Mahkemenin önünde beklemesi dikkati çekiyor.

Ukrayna soruşturmasındaki hızlı ilerlemesi neticesinde 5 Mart 2024’te iki Rus komutan ve 24 Haziran 2024’te Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu (eski Rusya Savunma Bakanı) ve Rusya Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov hakkında yakalama kararı verildiğini duyuran UCM, Filistin soruşturmasında şimdiye kadar hiçbir tutuklama kararı vermemesi sebebiyle uzmanlar tarafından "çifte standart" uygulamakla eleştiriliyor.

- UCM yargıçları 49 tutuklama emri çıkardı

UCM'nin internet safhasındaki verilere göre, bazıları birden fazla sanıktan oluşan Mahkeme önündeki 32 davada 49 tutuklama emri çıktı.

UCM, Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi ve oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin de olduğu 3 kişi hakkında savcılıktan 16 Mayıs 2011’de gelen tutuklama talebini, 27 Haziran 2011’de kabul ederek 42 günde 3 kişi hakkında tutuklama kararı verdi.

Benzer şekilde Mahkeme, Fildişi Kıyısı'nın eski Devlet Başkanı Laurent Gbagbo hakkında Savcılıktan 25 Ekim 2011’den gelen tutuklama talebine 23 Kasım 2011’de kabul ederek 29 günde tutuklama emrine hükmetmiş oldu.

UCM, Orta Afrika Cumhuriyeti Güvenlik, Göç ve Kamu Düzeni'nden sorumlu eski Bakan Mahamat Nouradine Adam hakkında 30 Ekim 2018 de talep edilen tutuklama talebini 7 Ocak 2019'da kabul etti ve 69 günde tutuklama kararı çıkarmış oldu.

UCM'nin devlet başkanı düzeyindeki biri hakkında en uzun süre beklettiği tutuklama emri, 14 Temmuz 2008'de Savcılıktan gelen ve 233 gün bekleterek 4 Mart 2009’da karara bağladığı Sudan’ın devrik lideri Ömer El-Beşir hakkındaki tutuklama talebi oldu.

- Çifte standart eleştirisi

UCM nezdinde Filistinli mağdurların avukatlarından Liverpool John Moores Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Triestino Mariniello ve York Üniversitesi Osgoode Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Heidi Matthews, UCM’nin gecikmesinin sebeplerini ve sonuçlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Mariniello, UCM’nin tutuklama talebini onaylamak için geç kaldığını belirterek, "Mahkemenin, Filistin soruşturmasındaki genel yavaşlığı asıl sorunlu nokta. Filistin 2009’da UCM’ye başvurdu ve aradan geçen 15 yıla rağmen Filistin'de işlenen suçlar nedeniyle bir sanık hakkında henüz açılmış dava yok, tutuklama kararı yok." dedi.

Devam eden soykırım tehlikesi sebebiyle, muhtemel tutuklama kararının gecikmesinin Gazze’deki durumu çok daha kritik hale getirdiğini anlatan Mariniello, “Savcı tutuklama talebinden aylar önce çok sayıda delilin varlığından bahsetmişti ve maalesef Mahkeme, İngiltere’nin ön ayak olduğu bazı politik müdahaleler ile soruşturma sürecinin aksatılmasına izin verdi.” diye konuştu.

Mariniello, UCM’nin, Netanyahu ve Gallant hakkında "tutuklama emri" çıkartılması yetkisi olup olmadığına ilişkin daha önceden verilmiş karara rağmen yeniden inceleme yapmasıyla Filistin soruşturmasının geciktirildiğini vurguladı.

İngiltere’nin ön ayak olmasıyla yeniden başlayan “yargı yetkisi” incelemesinde, UCM’nin 64 kişi, kuruluş ve ülkeden beyan aldığını aktaran Mariniello, “Hakimler, suçların ağırlığına rağmen muhtemel tutuklama kararını geciktirdi.” değerlendirmesinde bulundu.

- Politik baskı her zaman var

Mariniello, UCM üzerinden politik baskı ve müdahalelerin her zaman bulunduğunu söyleyerek, “Medyaya da yansıdığı üzere İsrail gizli servisinden UCM Savcısına baskı yapıldı. Ayrıca İngiltere ve Almanya'nın başını çektiği UCM'ye taraf olan birçok devletten ve Mahkemeye taraf olmayan ABD’den, tutuklama kararı vermemesi için Mahkemeye siyasi baskı yapılıyor." ifadesini kullandı.

Bu tür siyasi baskıların UCM’deki süreci de etkilediğini aktaran Mariniello, hakimlerin, diğer devletlerin soruşturmaya müdahale etmesine müsaade ederek hata yaptığını belirtti.

Mariniello, UCM’deki diğer olayları Filistin soruşturmasıyla karşılaştırmanın zor olmasına rağmen, yakın zamandaki Ukrayna olayında hem Mahkemenin hem de UCM’ye taraf ülkelerin daha farklı bir yaklaşım sergilediğini kaydetti.

- Ukrayna'da farklı, Filistin'de farklı uygulanan "çifte standart"

Mariniello, Mahkemenin, Filistin ve Ukrayna hakkındaki soruşturmalara yaklaşım biçimi arasında tezatlık bulunduğunu belirterek, savcının Ukrayna-Rusya Savaşı'nın başlamasının ardından Ukrayna'ya çok sayıda ziyaret gerçekleştirdiğini, çok sayıda ülkenin Ukrayna soruşturmasını desteklediğini fakat Filistin olayında ise tam tersi hareket ettiklerinin altını çizdi.

Bu tezatlığın Filistin'de farklı uygulanan "çifte standart" anlamına geldiğini aktaran Mariniello, Filistin soruşturmasıyla Mahkemeden henüz ciddi bir hamle gelmediğine değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail, cezasızlık algısıyla sorumsuz şekilde ciddi uluslararası suçlar işlemeye devam ediyor. İsrail’in cezasızlığı, Filistinlilerin acı çekmesini durdurmuyor. Bu sebeple hesap sorulması gerekir. Hesap sorulması da, söz konusu suçların işlenmesini engelleyecek yollardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Mahkemenin buna gücü var ve uluslararası hukuk böyle bir etki doğurabilir.”

- Savcı Mahkemeden acele etmesini istedi

Matthews ise UCM’nin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü'nde, tutuklama talebinin karara bağlanması için kesin bir süre bulunmadığını belirterek, “Bununla birlikte tutuklama emrinin amacı sanığın suç işlemeye devam etmesini önlemektir. Bu nedenle, Ağustos ayında Savcı, Mahkeme'yi yakalama emri için ‘son derece acil’ şekilde karar vermeye teşvik etti.” dedi.

UCM’nin “yargı yetkisi” incelemesiyle fazla vakit kaybettiği için soruşturmanın geciktiğini kaydeden Matthews, “Mahkeme, karşı karşıya olduğu ekstra incelemeler ve kendisine yönelik kamuoyuna mal olan saldırılar göz önüne alındığında muhtemelen kararını verirken çok dikkatli bir yaklaşım sergileyecektir.” diye konuştu.

- Putin hakkındaki tutuklama kararı 1 ayda kısa sürede çıktı

Matthews, UCM’nin, önündeki diğer olaylarda daha hızlı hareket ettiğini belirterek, “Savcının şu anda tutuklama emri talep ettiği suçlar 7 Ekim 2023 ve sonrasındaki eylemlerle ilgili olsa da, Filistin'deki durum Mart 2021'den bu yana UCM Savcısı tarafından soruşturulmaktadır. UCM Savcısı, yakın zamana kadar İsrail-Filistin çatışması bağlamında işlenen suçlarla ilgili herhangi bir işlem yapmamakla eleştiriliyordu. Harekete geçme konusundaki suskunluk diğer bazı vakalarla tezat oluşturuyor.” ifadesini kullandı.

UCM’nin Libya'da, durumun Güvenlik Konseyi tarafından Savcıya havale edilmesinden sadece üç ay sonra tutuklama emri çıkardığını söyleyen Matthews, “Mahkeme'nin Putin hakkında yakalama emri çıkarması Savcının talebinden sonra bir aydan kısa sürdü. Sudan'daki durum biraz daha yavaş ilerledi ve Savcının tutuklama emri talebi, başvurunun yapılmasından yaklaşık yedi ay sonra ancak kısmen kabul edildi.” değerlendirmesinde bulundu.

Matthews, Uluslararası mahkemelerden gelen kararların Netanyahu ve hükümetini durdurmaya yetip yetmeyeceğini kestirmenin çok zor olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Netanyahu ve hükümetinin, uluslararası mahkemeler tarafından aleyhine kararlar alındıktan sonra Gazze ve Batı Şeria'daki saldırıları yoğunlaştırma eğiliminde olduğunu gözlemledik. Bunu Uluslararası Adalet Divanı'nın geçici tedbirlere ilişkin kararları ve işgalin hukuksuzluğuna ilişkin tavsiye niteliğindeki görüşünü yayınlamasının ardından gördük.”